Seyyah Cupid'in Portekiz Maceralari

Erasmus öğrencisi olarak geldiğim Portekiz'deki maceralarımı aktaracağım bir blogdur bu...

Pazar, Kasım 19, 2006

LİZBON'DA TURİSTİK GEZİ Part 2

En son Graça'da kalmıştık sanırım. Feira da Ladra'dan Graça'daki klisenin ordaki açık hava cafe'sinde bira içmemizi sözlükten bir yazar önermişti. Biz de onun sözünü dinleyip gidelim bakalım dedik. Ancak tam olarak nasıl bir yerle kaşılaşacağımızı da bilmeden karınlar da çok aç yola koyulduk. Elimizdeki haritaya bakıp bulunduğumuz yerden oraya nasıl gideceğimizi bulmak biraz zamanımızı aldı. Ama bu sefer kimseye sormadan, tamamen içgüdüsel olarak, yeri bulduk.
Burası çok güzel bir manzarası olan bir yere konumlanmış (tam Graça'daki klisenin orası) bir çay bahçesi gibi. Güzel havalarda manzaraya yakın yeri bırakın herhangi bir yerde boş masa bulmak zor. Buraya sarı-nostaljik-tramvaylarla gidilebiliyor (numarası ya 18 ya 28 ama tam emin değilim, Chiado civarından Martim Moniz istikametine gidene binerseniz Graça Durağında inip birine sormanızı tavsiye ederim klise nerde diye).

Bu açık hava cafesinde maalesef yiyecek çok çeşitli değil. Tost var bir de şanslıysanız empanada dedikleri tatlı veya tuzlu tartlar da bulabilirsiniz. İçecekler ise çeşitli-alkollü, alkolsüz allah ne verdiyse. Fiyatlar normal, yani İstanbul'daki boğaz çay bahçelerinden daha ucuzdur, 1 şişe bira 1,20 Euro, 1 tost 2,50 Euro (tostlar köy ekmeğinden yapılıo. Büyük ve lezzetli). Biz oraya gittiğimizde güneş batmaya başlamıştı. Aşağıdaki resimde gördüğünüz masalardan en sağdaki (çantası çapraz asılı kırmızı t-shirlü arkadaşın olduğu) bizim masamızdı. Diğer resimde de manzarayı görmek mümkün.
















Oraya kadar gitmişken kliseye girmemek olmaz dedik ve girdik. Çok da bir özelliği yoktu klisenin ama teknolojik dilek mumları dikkatimizi çekti. Para atıyorsunuz ve mumların ucundaki lambalar yanmaya başlıyor, ne kadar süreyle yanıyor bilemiyorum. Ama şahsen eski usül mum yakmacayı tercih ederim.















Lisboa e Muito Boa (Lizbon çok güzel) duvarı da hemen Graça Klisesinin Kapısının orda... Lizbon gerçekten güzel. Ama biraz lüksten hoşlanan, hafif kokoş bir tarzınız varsa aynı şeyi düşünmeyebilirsiniz.

Graça'da yaşadığımız asıl bomba olay şöyle gelişti. Pazar günü, bu blog aracılığıyla tanıştığım Zeynep Barcelona'dan Lizbon'a gezmeye gelmişti.

Bir gün önce Graça'yı keşfetmişiz beğenmişiz hem
en onu da götürmeliyim diyerek orayı da rotamıza eklemiştim. Yine açık hava cafesinde oturuyoruz. Baktık bir dilenci AJUDA SENHORA (yardım edin bayan) diyerek yanımıza geldi( Lizbon'un dilencileri çok meşurdur ancak Nao dediğiniz zaman ısrarcı olmaz hemen uzaklaşırlar.) Zeynep biraz rahatsız oldu dilenciden ben de nao diyip gitmesini bekledim. Adam ısrarla gitmedi, ben de o sırada Zeynep'e Türkçe olarak ya bırak konuşmazsan, iplemezsen gidecek, bunlar hep öyle, Psikolojide taktik bu dur görmemezlikten geliceksin diye anlatıyordum ki ne zaman konuşmamız duraksadı, dilenci bize hafif bozuk bir TÜRKÇE ile siz İstanbul'dan mısınız? diye sordu. O an yaşadığımız dumuru anlatmam mümkün değil. Zeynep yaşadığı şok yüzünden bir şey diyemedi. Ben hemen toparlanıp İstanbul'dan olduğumuzu söyledim. Adam da hemen ben de Köstenceliyim (Romanya) buraya geldik ama Portekiz'de iş yok, çalışamıyoruz. O yüzden böyle yapıyorum falan dedi ama adam gayet ANLAŞILIR bir TÜRKÇE ile konuştu. Ben de Allah Kolaylık versin dedim en sonunda, o da saol diyerek uzaklaştı.
Meğer adam bizim konuşmamızın bitmesini ve bizimle konuşmayı bekliyormuş. Adam uzaklaşınca Zeynep kendini kötü hissetti, yaa acaba para versemiydik falan dedi. Bu olay ikimiz içinde ilginç bir anı olarak hafızalarımıza kazınmış oldu böylece.

Graça dışında Zeynep'le Elevador Santa Justa'yı kullandık. Burası Baixa Chiado'da bulunan bir asansör. Tepesinde bir Cafe var ama pahalı. Manzarası çok güzel. 1 çıkış 1.20, çıkış iniş 2.40. Cartao Viva'da Carris (otobüs) yüklüyse bedava, 7 collinas kartınızı da burada kullanıp kara gecebilirsiniz. Baixa'dan binip Largo do Carmo ve Carmo müzesine çıkıyorsunuz (ilk postumda buradan bahsetmiştim).
Bu resimler asansörün durduğu kattan manzaralar. Meydan olan yerin adı Praça Do ROSSIO... Gece 10'dan sonra buralar pek tekin olmuyor. Etraf garip insanlarla doluyor. Dikkat etmek lazım. Levhanın altındaki resim de Ruinas do Carmo. Burası büyük depremde yıkılmış, sonra da otantik olsun diye bir daha yenilememişler.


Üstteki levhada
Lisbon will always stay more beautiful diyor. Ama gelin görün ki şehrin genel de hırpani, kirli, eski, yorgun bir görünümü var. Ama biz onu böyle seviyoruz. :)











Sonra Belem'e de gittik. İlk defa Mosterio das Gerenimos (yanlış yazmış olabilirim idare edin) şapel kısmına girdim. Dışı kadar nefes kesici bulmadım. Sonra Arkeoloji Müzesi'ne gittik. İçerde fotoğraf çekmek yasak olduğu için bu posta ekleyemiyorum. Müze yine Mosterio'da. Giriş 26 yaşından küçüklere 1,50 euro, büyüklere 3,00 euroydu sanırım. Güzel mozaikler var. Mısır odası çok kötü kokuyor. Vaktiniz varsa gidin derim, ama 3-5 günlüğüne Lizbon'a geldiyseniz boşuna vakit kaybı diyebilirim. İstanbul'daki ve Ankara'daki arkeoloji müzeleri kesinlikle daha güzeldir...




















Şimdilik Lizbon'daki turistik gezimize burada ara veriyoruz. Yaşamaya devam ediyoruz. Bundan sonra farklı konseptlerdeki maceralarım devam edecek... Daha gezilecek çok yer var...

2 Comments:

Blogger Felicity said...

Çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık, Lizbona gideceğim gitmeden yazınızı okumak çok faydalı oldu :)

2:55 ÖS  
Blogger Yueya said...

Bi kaç aya Lizbon yolcusuyum.. Yazının çok yararlı oldu.. Teşekkürler, devamını dilerim ! :)

10:42 ÖÖ  

Yorum Gönder

<< Home